6 Kasım 2024 Çarşamba

ÇUVALDAKİ FARELER TEORİSİ

 

 "Çuvaldaki Fare Teorisi”

      Hikâyenin Mısır’da geçtiği anlatılır. Bir tarım mühendisi  trene biner yanına da elinde çuval köylü olduğu her halinden belli bir adam oturur.   Tarım mühendisi; köylünün elindeki çuvalı ayakları arasına aldığını ve arada bir de çuvalı ağzı ile  tabanından tutarak  sallayıp ters çevirdiğini sonra tekrar ayakları arasına koyduğunu  ilgi ile izlemiş. Köylü bu hareketini her dokuz on dakikada bir tekrar edip duruyormuş.  Bu durum yolculukları boyunca devam ederken artık iyice meraklanan mühendis, köylüye:

    - Ne var çuvalda, neden ikide bir sallayıp ters çevirip sonra ayaklarının arasına alıyorsun? Köylü,

    - Bey ben fareleri ve sıçanları yakalar sonrada bunları bir araştırma ofisine satıyorum; Onlar da fareleri laboratuvar deneylerinde kullanılıyorlar.

    - Tamam da neden sallayıp ters çevirip tekrar ayaklarının altına alıyorsun?

    - Bey eğer çuvalı dokuz on dakikada bir sallamaz ve  ters çevirmezsem fareler rahatlarlar ve ortama uyum sağlarlar sonrasında da çuvalı kemirip  çuval esaretinden kaçarak kurtulurlar. Kaçıp kurtulmayı düşünmelerini engellemek için fareleri sürekli  korkutup gerginliklerini artırmak gerekir. O zaman  bu sallanmanın ve ters çevirmenin nedeni olarak birbirlerini suçlarlar ve sürekli çatışırlar, içgüdüsel olarak da çuvalda olduklarını unuturlar. Ben de onları kaçırmadan araştırma ofisine  rahatlıkla götürebilir ve paramı alırım. 

    Mühendis bey, köylünün bu keşfi ve düşünce şekline bir hayli şaşırdı ve uzun süre kalakaldı. Sonra dehşetle emperyalist ülkelerin de  geri bıraktıkları ülkelerin halklarına benzer bir uygulamayı yaptıklarını düşündü... Bu uygulamaya da " çuvaldaki fareler" teorisi denildi. 

     Şimdi Türkiye açısından düşünüyorum da Kurtuluş Savaşımızdan sonra uzun süre  hızlı kalkınmamızın ve portakal, limon paraları ile  uçak, lokomotif, dokuma, şeker, çelik, çimento, silah, kağıt ve ayakkabı fabrikaları kurabilmemizin nedeni "Tam Bağımsız Türkiye" olabilmemizmiş meğer. Yani ülkemizi sallamalarına ve  halkımızı strese sokmalarına izin verilmeyince neler başarılıyormuş bunu iyice anladım. Bir anladığım da şu:  Mustafa Kemal Atatürk'ten sonra bize ve bizim gibi ülkelere uygulanan  bu çuvaldaki fareler teorisi ile hazırlanan siyasi tuzakları hem  anlayarak hem de halkımıza anlatarak  yol yürümemiz gerekiyor. Ne zaman ülkemiz azıcık kendisini toparlasa, halkımız huzur hissetmeye başlasa hemen içeriden ve dışarıdan hassasiyetlerimiz de kaşınarak  sallama, korkutma, karışıklık kargaşa faaliyetleri yoğunluk kazanıyor. İşbirlikçi rengarenk ihanet de bunların zeminini hazırlıyor. İşte laik-anti laik, alevi-sünni, türk- kürt-arap kavgaları kızıştırılıyor. Vekalet alanlar terör dahil her yolu mubah görerek sağlıklı düşünmemizin ve birlik sağlayabilmemizin,  halkımızın refah düzeyinin yükselmesinin ve üretmesinin önüne geçiyorlar. Zincirlerimizi kırmayı düşünebilmemizi unutturuyorlar. Halkımızı çuvaldan çıkmayı düşünemez duruma getiriyorlar. Kayyumlar devreye giriyor, terör azıyor !.. Sonra …"makber ve her yer karanlık". Celladımıza olan aşkımızı tazeleyip duruyoruz. Eeey halkım bu olanlar sana da çok tanıdık ve yaşanmış gelmiyor mu? 

    Emperyalistlerin ve onların maşalarının çirkin ve ahlaksız amaçlarına ulaşmak için salladıkları, aşımıza geçirdikleri çuvallardan kurtulmamız gerekiyor. Yurtta ve dünyada barışı sağlamamız gerekiyor. Bunun yolu çoklu düşünebilmek, kardeşliğimize karşı yapılan her eyleme tepki vermek, aymak, uyanmak, uyarmak ve uyandırmaktan hiç vazgeçmeden gece gündüz çalışmak diyorum... 06.11.2024 hyetgin


1 yorum:

Adsız dedi ki...

Çok güzel bir benzetme yapmışsın. Aklına eline sağlık. Ülkemizin fotoğrafı budur.👏

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Premium Wordpress Themes