3 Kasım 2023 Cuma

TANIDIĞIM BİR SENATÖR, GENÇ BİR ÖĞRETMEN VE ANIMSADIĞIM BİR OLAY

 

TANIDIĞIM BİR SENATÖR, GENÇ BİR ÖĞRETMEN VE ANIMSADIĞIM BİR OLAY

      1969 yılı 31. Temmuz’unda öğretmen olarak göreve başladım. Yaşım 17. Maaş alabilmem için babamı mahkemeye vermek zorunda kalmıştım. Tanıkları da dinledikten sonra hakim 1.1.1952 olan doğum tarihimi 1.1.1951 olarak tashih (karar öyle yazıldığı için kullandım) etmişti.

     Okullar açıldı. Her ayın ilk haftası bir cumartesi günü maaşlarımızı alabilmemiz için ilçede İlköğretim Müfettişleri tarafından bir toplantı düzenlenir ve bizim de görevli izinli olarak uzak köylerden ilçeye inebilmemize olanak sağlanırdı.

     1969 yılında aynı zamanda benim ilk genel seçimimde yapılmıştı. O seçimlerde de öğretmenler görev yaptığımız köylerde sandık başkanı olarak görevlendirilirdik. Eylül ayının son günleri veya ekim ayının ilk haftası gibi siyasi partilerin köy gezileri başlamış, adaylar ve parti yöneticileri her köyü fırsat buldukça ziyaret ederler. Küçük toplantılar düzenlerler, köylerin sorunlarını dinlerler. Çözüm için notlar alırlar, sözler verirlerdi.

      Birleştirilmiş sınıflı bir okulda görev yapıyordum. 1,2,3,4 ve 5. sınıfların hepsi ile aynı derslikte dersleri bir arada işliyorduk. Söz gelimi 1. sınıflarla ilk okuma yazma ve matematik derslerini özel olarak yaparken diğer öğrencilerimizi de ödevlendirirdik. Hayat bilgisi dersi 1,2 ve 3.  sınıflarla ortak işlenir o saatte 4. ve 5. sınıf öğrencileri ödevlendirilirdi. Yani tüm öğrenciler aynı derslikte olurlar ama bir kısmı öğretmenli, bir kısmı da ödevli olarak çalışırlardı. Her gün içinse akşamdan bir sonraki günün planını yapardık. Yıllık planlarımızı da duvara asacak şekilde kağıtları birleştirir ve büyük tablolar haline getirir asardık. İşlediğimiz konuların altlarını da öğrencilerimiz kırmızı kalemlerle çizerlerdi ki öğrencilerimiz hangi konuları işledik. Hangi derste hangi konudayız. Oradan izlesinler diye.  

        Bir gün ortak yaptığımız bir matematik dersinde tam konuya yoğunlaştığımız hepimizin de dikkat kesildiği bir anda dersliğin kapısı çat diye açıldı. İçeriye çevre köylerden olacak bir vatandaşımız telaşlı bir şekilde girdi. Köylülerimizce yapılmış bir öğretmen masam vardı. O masanın üzerindeki plan defterimi en öndeki öğrencilerimin oturduğu 3 öğrencilik bir sıraya adeta fırlatır gibi bıraktı. Benim masayı da kucakladığı gibi götürüyor. Tüm sınıf bir anda bir şaşkınlık yaşadık. Neyse ilk toparlanan yine ben olmuş olmalıyım ki. Vatandaşın sırt tarafından ceketinin ense kısmından yakaladım.

       -BİR DAKİKA İZİN ALMAK YOK MU? Masayı nereye götürüyorsun? diye çıkıştım. Çıkıştım derken aslında biraz da sinirlendiğim için gelen şahsı yüksek sesle azarladım. O da:

      -Öğretmen, vekil bey emretti, dedi. Toyluk, deneyimsizlik ne derseniz söyleyin artık.

      -ÇIK DIŞARI! Masa falan vermiyorum deyip adamı kovarcasına dışarı çıkardım. Öğrencilerime de dönüp gelen vatandaşın aslında izin istemesi gerektiğini, kabalık yaptığı ve dersimizi de böldüğü için sinirlendiğimi masayı da o nedenle vermediğimi söyledim. Haksız mıyım çocuklar? diye de sorarak bir anlamda destek istedim. Öğrencilerim de “öğretmenim iyi yaptın” şeklinde cevaplar verdiler. Ama biraz da rahatsız olmuştum. Tadımız kaçtı. Ders performansımız da düştü. Konuyu bıraktık. Serbest okuma gibi bir etkinliğe başladık. Ders bitti. Teneffüse çıktık. Tekrar derse girdik. Yine tam dersin ortalarında kapı tıklatılarak çalındı. Yüksek sesle.

- Geeelll’ diye seslendim. İçeriye orta boylu gözlüklü biraz da kilolu sayılabilecek çok sempatik yüzlü bir bey girdi.

-Öğretmen bey ben Kastamonu Senatör adayı Ahmet Nusret Tuna’yım. Az önce bilgim dışında bir vatandaşımız sizin masayı almak için gelmiş. Siz de haklı olarak kızmışsınız. Çok özür dilerim. Hem sizden hem öğrencilerinizden özür dilemek için geldim. Lütfen kusura bakmayın, dedi. Kalakalmıştım. Şaşkınlığımı o da sezmiş olmalı ki, yanıma kadar geldi. Elimi tuttu ve kendisinden bir isteğim olup olmadığını sordu.

-Hayır, teşekkür ederim. Şimdi ben mahcup oldum gibi bir şeyler söylemeye çalıştım. Ama gerçekten mahcup olmuştum. Sonraki yıllarda aklıma geldikçe o fevriliğim kendimi frenleme konusunda karşımdaki kişiye karşı bir kabalık oluştururken benim içinse öğretici bir yaşanmışlık olmuştu. Sayın Ahmet Nusret Tuna’yı sonradan hep izledim. 1972’de Deniz’lerin idamı lehine oy kullanmamış olsaydı. Gidip ziyaret de edecektim. Ama O nezaketli şahsın idamlar lehine oy kullandığını öğrendiğimde paradigmam yine değişmişti. Sayın Süleyman Demirel yasaklı olduğu yıllarda Doğruyol partisinin genel başkanı da oldu. 1988 yılında da vefat etti. Vefat ettiğinde de üzüldüğümü anımsıyorum. Allah rahmet eylesin

    Şimdi sesli düşünüyorum. Hatta hayal kuruyorum. Sayın Milli Eğitim Bakanımız ilimizin değerli valisini aramış olsa … “Sayın Valim ilinizde bir değerli öğretmenimiz medeni cesaret göstermiş ve genel olarak bazı eleştirilerde bulunmuş. Ya ,  siz öğretmenimizi ziyaret etseniz ya da Sayın İl Müdürümüz size bir randevu ayarlasa da bir araya gelseniz. Öğretmenimize de benim adıma bir kahve ikram etseniz ve öğretmenimizin konuşmasında ileri sürdüğü taleplerini dinleseniz. Hatta orada dile getiremedikleri de olabilir… Varsa onları da not etseniz ve bana iletseniz. Çok sevinirim. Dese… Düşünebiliyor musunuz? Tüm Türkiye sathında öğretmenler nice başarılarını geometrik büyümelerle nasıl katlarlardı. Ve Sayın Bakan nasıl gönüllere taht kurardı. Mustafa Necati, Hasan Ali Yücel, Mustafa Üstündağ, Avni Akyol ve kısmen Sayın Ziya Selçuk gibi… Nasıl unutulmazlar arasında yerini alırdı.  

     Emine öğretmenin yaşadıkları hafızamı tazelememe yol açtı.  Son olarak düşüncem şudur:

     Öğretmen gözaltına alınmamalı, eleştiriler sert bile olsa kulak verilmelidir. Emine Öğretmen’in konuşması işini seven bir öğretmenin ders işleyişi niteliğindeydi. Öğretmen bir eleştiride bulunmuşsa nasıl yapmalıyız diye davet edilip söyledikleri tekrar tekrar dinlenip notlar alınmalı, ders çıkarılmalı, yön tayin edilmelidir. Kaldı ki ben Emine Öğretmen’in konuşmasını yalnızca iktidara değil muhalefete ve genel anlamda da vatandaşlara bir çağrı ve eleştiri olarak algıladım. Her ne olursa olsun “Öğretmen derim önümü iliklerim.” Herkese saygılar.    01.11.2023 hyetgin

 

 

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Premium Wordpress Themes