3 Ocak 2013 Perşembe


             ÖĞRETMEN
 İyi öğretmen olunuz ! İyi öğretmen olunuz denilince hemen iyi öğretmen olunamıyor. İyi öğretmen olabil­mek başka şeylerin yanı sıra bizzat öğretmen adının sahibinin de iyi öğret­men olma arzusu taşıyor olması gerekiyor.
  Bazıları "Sürücü belgesi olan kişiye otomobil kul­lanmayı biliyor musun? diye sormak nasıl "abesle iştigal” ise öğretmenlik diploması olan kişinin de iyi öğretmen olup olmadığını değerlendirmek, yargıya varmaya çalışmak, öylesine bir "iştigaldir" diyorlar. Demesine diyorlar da; hayatı belirleyen tek başına kişilerin düşünceleri olmuyor. Zaten olmamasını da yadsımamak gerekiyor.Niye ? zira; Çoğu zaman düşünceler de subjektiflik içeriyor. Ama bunun da doğal sayılması  gerekiyor.
Öğretmenlik işi “sürücülük” işi gibi  bir örnekle karşılaştırma götürmeyecek kadar hem önemli hem de eniyle de boyuyla da çok boyutlu bir iş. Dünyada yaşanan kesintisiz gelişme mesleki olarak  sürekli yenilenmeyi ge­rektiriyor.
İşi eğitim olan öğretmen, öğrencilerinin yapılanmaları ile uğraşırken, kendi eğitiminin gereklerini, eğiti­min dışında tutma gibi bir sapma gösteremez. Böyle bir yanlışa saplanamaz. Öğret­men için mesleki yeteneklerini geliştirmek, alanında ustalaşmak, eğitim biliminin birikimini kavrayabilmek, aynı zamanda kavrayabildiklerini uygu­layabilmekle doğru orantılıdır.
Öğretmenin kendisinin eğitimine sığ bakması, bunu eğitimin niteliğinin bütününden koparması, her gün geometrik artışla gelişmeler kaydeden, her alandaki gelişmelere paralel bir rotada gelişen eği­tim biliminin bulgularından uzak durma sonucunu doğurur ki, buda öğretmenin karşılaştığı pek çok güçlük karşısında çözümsüz kalmasına, en azından yeterli etkileşmeyi sağlayamamasına yol açar.
Öğretmenin kendisini yüzeysel bir birikimle sınırlı bırakması, uygulama ufkunu da sınırlı bıra­kır. Öğretmenin yetkinleşmesi, çaplı bir inceleme, öğrenme tutkusu ve edindiği bilgiyi uygulamaya koyması ile mümkündür. Öğretmen öğrencilerini keşfederek öğrenmeye yönlendirirken kendi gelişmesini de sınırlamamalıdır. Mesleki olarak da bilimsel nite­liği olan bilgiyi kavramalı ve bunu uygulamaya koymalıdır. Hiçbir koşulda bilimsellikten ve alanının somut gerçeklerinden uzaklaşmamalıdır.
En geniş anlamda bilimsel nitelikli bilgi birikimi olmadan, eğitimin sağlıklı yürütülebilmesi de mümkün değildir. Birincisinin olması ikincisini kolay kılar. Ama birincisinin yokluğu ikincisini kesinlikle olmaz kılar. Var olanla yetinmek "Olduğu kadar olur" gibi bir anlayışa sığınmak 21.yy. öğretmeninin duruşu ola­maz. Eğitim alanındaki bilimsel nitelikli bilgi birikimi olmadan, sağlıklı bir eğitim çalışmasının olama­yacağı gerçeği, yalnızca zaman zaman konuşulan bir söylem olmamalıdır. Bu husus çağın öğretmenin yaşamına yön veren bir ışık ve hatta onun bir yaşama biçimi gibi görülmelidir.
Mesleki gelişmelerin izlenememesine, bu alandaki birikim sığlığına pek çok gerekçe sıralamak mümkün­dür. Bu gerekçelerin her biri de, gerçekten hak verilecek gerekçeler gibi de gözükebilir. Ama hiçbir öğret­men bu gerekçelere sığınarak mesleki sığlığı haklı gösterme cabası içerisinde olmamalıdır. Zira sığ bir mesleki formasyonla; belki işler bir süre yürüyor­muş gibi gözükebilir. Ama öğretmenliğin asıl yönü olan öğrencilerinin kendilerini yapılandırmalarına yön verme görevi gereğince yerine getirilemez. Bu konu da bu işin sahibi herkes, kendisini gözden geçir­mek durumunda olmalıdır.
Öğretmenler bir ülkenin geleceğini hazırlayan önemli unsurlardır. Kendisini geliştirmeyen gerek mesleki ve gerekse kültürel sahalarda yetkinleşme cabası içeri­sinde olmayan bir öğretmenin, gerilememesi mümkün değildir. Bu iş tek tek bi­le olsa öğretmenlerin bilinçli ve ısrarlı gayret göster­melerini zorunlu kılmaktadır.
Eğitim işiyle uğraşan kişilerin 21.yy becerilerine ait düşünce ve kuramları  incelemeleri, incele­mekle de yetinmeyip, tabii ki bu düşüncelerin içselleştirilmesini sağlama çabası içinde olmaları gerekmektedir. Bu amaçla mesleki yayınların, mesleki yetkinleşmeye dönük kitapların, günlük basının, şiir, roman, hika­ye, sinema, tiyatro, konferans, sergi, panel, açık oturum, forum vb, kaynak ve etkinliklerin izlenmesi, ama mutlaka izlenmesi görev olarak kabul edilmelidir. Vurgulamak gerekirse; öğretmen öğrencilerine yardımcı olurken, kendisini geliştirmesini savsaklamamalıdır. Bunun için var olanla yetinmemeli, daha iyiyi, da­ha da iyiyi sürekli aramalıdır.
Eğitimin niteliğini yükseltmenin yolu önce öğ­retmenin niteliğinin yükseltilmesinden geçmektedir. Bu konuda öğretmenlerin yanı sıra, diğer her ke­simin de üzerine düşeni yapması gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki; eğitimde kaybedileni geri kazanmak çok zordur. Eğitimin hedefleri belirlenirken. esas alınması gereken Emden seviyesi değil Everest tepesi olmalıdır. Unutulmaması gereken son cümle de; eğitimin maliyetini yüksek bulanların cehaletin faturasını ödeyemeyecekleridir. Hıfzı Yetgin




Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Premium Wordpress Themes