ÖĞRETMEN
İyi öğretmen olunuz ! İyi öğretmen olunuz denilince
hemen iyi öğretmen olunamıyor. İyi öğretmen olabilmek başka şeylerin yanı sıra
bizzat öğretmen adının sahibinin de iyi öğretmen olma arzusu taşıyor olması
gerekiyor.
Bazıları "Sürücü belgesi olan kişiye otomobil kullanmayı biliyor
musun? diye sormak nasıl "abesle iştigal” ise öğretmenlik diploması olan
kişinin de iyi öğretmen olup olmadığını değerlendirmek, yargıya varmaya
çalışmak, öylesine bir "iştigaldir" diyorlar. Demesine diyorlar da;
hayatı belirleyen tek başına kişilerin düşünceleri olmuyor. Zaten olmamasını da
yadsımamak gerekiyor.Niye ? zira; Çoğu zaman düşünceler de subjektiflik içeriyor.
Ama bunun da doğal sayılması gerekiyor.
Öğretmenlik işi “sürücülük” işi gibi
bir örnekle karşılaştırma götürmeyecek
kadar hem önemli hem de eniyle de boyuyla da çok boyutlu bir iş. Dünyada
yaşanan kesintisiz gelişme mesleki olarak sürekli yenilenmeyi gerektiriyor.
İşi eğitim olan öğretmen,
öğrencilerinin yapılanmaları ile uğraşırken, kendi eğitiminin gereklerini,
eğitimin dışında tutma gibi bir sapma gösteremez. Böyle bir yanlışa saplanamaz.
Öğretmen için mesleki yeteneklerini geliştirmek, alanında ustalaşmak, eğitim
biliminin birikimini kavrayabilmek, aynı zamanda kavrayabildiklerini uygulayabilmekle
doğru orantılıdır.
Öğretmenin kendisinin eğitimine
sığ bakması, bunu eğitimin niteliğinin bütününden koparması, her gün geometrik
artışla gelişmeler kaydeden, her alandaki gelişmelere paralel bir rotada
gelişen eğitim biliminin bulgularından uzak durma sonucunu doğurur ki, buda
öğretmenin karşılaştığı pek çok güçlük karşısında çözümsüz kalmasına, en azından
yeterli etkileşmeyi sağlayamamasına yol açar.
Öğretmenin kendisini yüzeysel bir
birikimle sınırlı bırakması, uygulama ufkunu da sınırlı bırakır. Öğretmenin yetkinleşmesi,
çaplı bir inceleme, öğrenme tutkusu ve edindiği bilgiyi uygulamaya koyması ile
mümkündür. Öğretmen öğrencilerini keşfederek öğrenmeye yönlendirirken kendi gelişmesini
de sınırlamamalıdır. Mesleki olarak da bilimsel niteliği olan bilgiyi kavramalı
ve bunu uygulamaya koymalıdır. Hiçbir koşulda bilimsellikten ve alanının somut gerçeklerinden
uzaklaşmamalıdır.
En geniş anlamda bilimsel nitelikli
bilgi birikimi olmadan, eğitimin
sağlıklı yürütülebilmesi de mümkün değildir. Birincisinin olması
ikincisini kolay kılar.
Ama birincisinin yokluğu ikincisini kesinlikle olmaz kılar. Var olanla yetinmek
"Olduğu kadar olur" gibi bir anlayışa sığınmak 21.yy. öğretmeninin duruşu
olamaz. Eğitim alanındaki bilimsel nitelikli bilgi birikimi olmadan, sağlıklı
bir eğitim çalışmasının olamayacağı gerçeği, yalnızca zaman zaman konuşulan bir
söylem olmamalıdır. Bu husus çağın öğretmenin yaşamına yön veren bir ışık ve hatta
onun bir yaşama biçimi gibi görülmelidir.
Mesleki gelişmelerin izlenememesine,
bu alandaki birikim sığlığına pek çok gerekçe sıralamak mümkündür. Bu gerekçelerin
her biri de, gerçekten hak verilecek gerekçeler gibi de gözükebilir. Ama hiçbir
öğretmen bu gerekçelere sığınarak mesleki sığlığı haklı gösterme cabası içerisinde
olmamalıdır. Zira sığ bir mesleki formasyonla; belki işler bir süre yürüyormuş
gibi gözükebilir. Ama öğretmenliğin asıl yönü olan öğrencilerinin kendilerini yapılandırmalarına
yön verme görevi gereğince yerine getirilemez. Bu konu da bu işin sahibi
herkes, kendisini gözden geçirmek durumunda olmalıdır.
Öğretmenler bir ülkenin geleceğini
hazırlayan önemli unsurlardır. Kendisini geliştirmeyen gerek mesleki ve gerekse
kültürel sahalarda yetkinleşme cabası içerisinde olmayan bir öğretmenin, gerilememesi
mümkün değildir. Bu iş tek tek bile olsa öğretmenlerin bilinçli ve ısrarlı
gayret göstermelerini zorunlu kılmaktadır.
Eğitim işiyle uğraşan kişilerin 21.yy
becerilerine ait düşünce ve kuramları incelemeleri, incelemekle de yetinmeyip,
tabii ki bu düşüncelerin içselleştirilmesini sağlama çabası içinde olmaları
gerekmektedir. Bu amaçla mesleki yayınların, mesleki yetkinleşmeye dönük
kitapların, günlük basının, şiir, roman, hikaye, sinema, tiyatro, konferans, sergi,
panel, açık oturum, forum vb, kaynak ve etkinliklerin izlenmesi, ama mutlaka
izlenmesi görev olarak kabul edilmelidir. Vurgulamak gerekirse; öğretmen öğrencilerine
yardımcı olurken, kendisini geliştirmesini savsaklamamalıdır. Bunun için var
olanla yetinmemeli, daha
iyiyi, daha da iyiyi sürekli aramalıdır.
Eğitimin niteliğini yükseltmenin yolu
önce öğretmenin niteliğinin yükseltilmesinden geçmektedir. Bu konuda öğretmenlerin
yanı sıra, diğer her kesimin de üzerine düşeni yapması gerekmektedir. Unutulmamalıdır
ki; eğitimde kaybedileni geri kazanmak çok zordur. Eğitimin hedefleri belirlenirken.
esas alınması gereken Emden seviyesi
değil Everest tepesi olmalıdır. Unutulmaması gereken son cümle de;
eğitimin maliyetini yüksek bulanların cehaletin faturasını ödeyemeyecekleridir.
Hıfzı Yetgin