1951
yılında doğmuş olsam da değerlendirecek yeterlikte kişisel yaşantıya
sahip değilim. O nedenle köy enstitülerini, 1948 programını
değerlendirme dışı tutarak söylüyorum ki; Ülkemin 40 yılı sürekli arayış
ve karar verip caymalarla geçti. 1968 programını uygulayan her sınıf
öğretmeni PDR ciydi. Özgüveni yüksek insan temel alınıyor ve grup
çalışmaları ile insanın sosyal yanı destekleniyordu. Bu programın
eleştirilebilecek yanı davranışçı yaklaşımı azıcık kutsamasıydı.
Giderek yönlendirmeyi keşfetmeye başladık. Kredili sistem yönlendirmeye
başlamak için çok güzeldi. Sabredemedik ya da sabrettirilmedik.Peşinden
Biz öğretmenimize "güveniriz" dedik ve süper liseleri başlattık. Ama
güvendiğimiz öğretmeni destekleyemedik. Kredili sistemi 1999 daki
yönlendirme yönergesiyle buluşturabilseydik. Süper lise uygulamasında
öğretmeni kişisel gelişimlerine yatırım yapabilecek bakış ve bunu
sağlayabilecek ekonomiye kavuşturabilseydik. Yapılandırmacı yaklaşım
temelli programlarımızı hazırlarken 1968 programının her öğretmen PDRci
olmalı bakışından kopmayabilseydik. 1968 programlarındaki
davranışcılığı kutsamayı törpüleyip yapılandırmacı yaklaşımla bu
anlayışı kaynaştırabilseydik. F@tih (farkındalığı artırma teknolojiyi
iyileştirme hareketi) projesini başlatırken işe İl-İlçe yöneticilerinden
(Vali,Kaymakam ve diğer tüm il-ilçe müdürleri ve hemen tüm okul
yöneticileri ve öğretmenler) eş zamanlı eğiterek işe başlayabilseydik.
İddia ediyorum. Dünya'nın bizi yakalamak için çoook koşması gerekirdi.
Vurduk tekmeyi hepsini bir bir yokettik. Anlaşıldı yoketme görevimiz
mizyon-vizyon dengesi içerisinde devam ediyor. Artık tevazuyu bıraktım.
Allah aşkına biri de çıksın bir kerecik bu hususları bilen var mı diye
bir sorsun...23 Nisan günlerinde vali kaymakam, cumhurbaşakanı ve
bakanların koltuğuna şakacıktan oturtulan çocukların öz güvenlerine
yaptığımız katkı, onlarca yılın eğitimiyle kazandırılamayacak derecede
önemli bir işti. Kimler önerdiyse ve onlarca eğitim fakültesinin bir o
kadar dekanın dan bile tek kişi bile çıkıp ; " ALLAH AŞKINA YAPMAYIN BU
ÇOCUKLARDA ALLAHIN KULU" diyecek tek "KİŞİ" çıkmamışsa ! "yapmayın"
"cehalet" ancak bu kadar dışa yansıtılır deyip bırakacağım sözümü...
Yarın 23 Nisan'ın benim için önemi; çocukların şakacıktan
Cumhurbaşkanı, bakan, vali, kaymakam, müdür olabilmeleriydi. Şimdi
olamıyorlarsa kimse kusura bakmasın. Uğurlar ola...