CORONA GÜNLERİNDE DERS KAÇIRMAMAK
Corona
tüm dünyayı esir aldı. Hijyen bilincine üst seviyede önem vermemize yol açtı.
İnsanların temizlik alışkanlıklarında söylenenlerin içselleştirilmesini
sağladı. Sosyal ilişkilerin olması gerektiği gibi olmasının tartışılmasına da
yol açtı. Doğru olarak okullar tatil edildi. Uzaktan eğitim- uygulamaları ivme
kazandı. Fatih projesinin ve içerik çalışmalarının ne kadar önemli olduğu
sosyal yaşam içerisinde deneyimlendi. Camiye gidemez,cemaatle namaz kılamaz olduk. Israr edenlerin inatlarını görünce bağnazlığın insanlar için ne kadar zararlı olabileceğini de
deneyimleyerek öğrenmiş olduk. Yabancı ülkelerden yurda
dönenlere karantina uygulamasına başladık. 65 Yaş üzeri insanlarımıza ve kronik
hastalığı olanlara sokağa çıkma yasağı koyduk. Tüm dünyadan olumsuz haberler
gelmeye başladı. Bu haber akışı herkeste bir moral bozukluğu yarattı. Bu
süreçten 60 yaş ve üzeri insanlar biyolojik olarak, çocuklarda psikolojik
olarak bu en çok etkilenen gruplar olmaya başladı.
Bu
kısa panoramik bakıştan sonra kapalı alanda (evde) çocuklarımızla uzun uzun bir
arada olmaya başladık. Sağlık ve sosyal alanlarla ilgili önlemleri
yetkililerimiz alıyorlar. İhtiyaç duyulan ekipman ve gıda ihtiyacını da
tedarikçiler sağlıyorlar. Ben esas olarak eğitimle ilgili okul yöneticileri,
öğretmenler ve anne babalar olarak neler yapabiliriz. ? Bu konulara ilişkin
düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Bakanlık düzeyinde emirle okulların tatil
edilmesi ile birlikte tüm okullar olanaklarını en üst düzeyde seferber ederek
okullar hijyenlerini sağladılar. Bu konuda çok örnek çalışma yapan okullarımız
oldu. MEB 11.12. sınıflar dahil EBA yı hemen devreye sokarak olabilecek çok
önemli bir boşluğu doldurdu. Ancak dünya ölçeğinde örnek olabilecek bir bilişim
ağı çocuklara asla izletilmemesi gereken bir idam görüntüsü ve kılıçla kafa
kesen adam görüntülerinin servis edilmesiyle birlikte yerle yeksan edildi. Çok
azda olsa emeğimin olduğunu düşündüğüm bu koskoca sistem en hafifinden çocuk
psikolojisi bilmeyen bazı bakanlık görevlilerinin hezeyanlarına kurban edildi.
Eba için geceli gündüzlü yıllarca emek harcayan arkadaşlarımın ve
meslektaşlarımın emekleri için çok üzüldüğümü belirtmeliyim. Bu negatif algı en
hazırlıklı olduğumuz bir uygulamaya ciddi zararlar verdi. Ben kendi çevreme
bile anlatamaz duruma geldimse bırakılan iz uzun süre silinmeyecek gibi. Eğitim
konusunda aslında en hazırlıklı ülkelerden birisi olan Türkiye aniden ve
zorunlu olarak milyonlarca öğrenciye eğitim vermeye mecbur kalınca resmi ve özel
okulların idarecileri ve öğretmenleri bu sürece proaktif ve etkileşimli olarak
destek verdiler. Devlet özel tüm okulları EBA’ yı, zincir özel okullar klasik
online eğitimlerini devreye aldılar. Krizi henüz seslendirildiği günlerde
öngören, Akant’ın “Akant'ta ders
kaçmaz”(S.D) örneğinde olduğu gibi bazı okullarımızda teknolojiyi
devreye sokarak öğrencilerinin düzeylerini de dikkate alan özgün programlar ve
içerikler hazırladılar. İlk günden itibaren de ICT araçlarını ve uygun
ekipmanları kullanarak kendi öğrencilerinden oluşturdukları gerçek kişili
interaktif derslere başladılar. Tüm eğitim çalışanları; “Gün fedakarlık günüdür”.
“Gün mesleki yeteneklerimi kullanma günüdür”. “Her şey öğrencilerimiz için”
diyerek hazırladıkları canlı yayınlı, slayt gösterili ve soru çözümlü
interaktif derslerle mesleğe yeni bir
boyut kazandırdılar.
Sağlık
çalışanlarımızla birlikte koskoca bir teşekkürü ve alkışı çok fazlası ile hak
ettiler. Unutmayalım “ Bilim insanına ve öğretmenine hürmet etmeyen toplumlar
yaşayamaz.”
Benim
yaşadığım zamanlarda daha önce bu düzeyde yaygın ve ucu belirsiz bir krizi ve uygulamayı
yaşamadık. Okul çağındaki çocukları ile evlerinde gün boyu sokağa da çıkamadan uzun
uzun bir arada kalmak zorunda kalan anne ve babalarda bu tür bir de facto durumla ilk kez
karşılaştılar. Onların neler yaptığına dair yakın çevremizdeki sayılı aile
dışında elimizde veri yok. Biz bildiklerimizi paylaşmayı sürdürelim. Biz
bildiklerimizi paylaşalım. Yararlanacaklar olursa bu da ülkemize katkı katkı
sayar seviniriz. Evet anne ve babaların da bu süreci
sağlıklı yürütmeleri gerekmektedir. Bütün anne ve babaların birinci görevi
çocuklarını virüsten ve kaygıdan korumak
olmalıdır. Virüsten korunmanın yollarını sağlık bilimciler her dakika her
kanalı kullanarak anlatmaktadırlar. Kaygıdan korumanın birinci yolu da
çocuklarımıza yalan söylemeden herkes doğruyu söyleyerek her yaşa uygun şekilde
“corona “ diye bir virüs uluslararası bir salgına (pandemi” yol açtı. Bütün
dünya önlemler alıyor. Ülkemizde de önlemler alındı. Biz de aile olarak gerekli
tüm önlemleri aldık. Önlemlerimiz “corona” dan daha güçlü vb. söylemlerde
bulunulabilir. Anlatım tarzımız doğallık taşımalı endişeyi giderelim derken
kaygıya tavan yaptırılmamalıdır. Bu sürecin hiçbir aşamasında korkutma ve
kaygılandırma hiç kullanılmamalıdır. Korkutarak değil durum hakkında onları
bilgilendirerek yol alınmalıdır.
Aile
içerisinde yapılan konuşmalar ve etkinlikler de kaygı düzeyini düşürücü tarzda
olmalıdır. Kaygı düzeyini düşürmenin önemi ile ilgili belli başlı üç hususu
hemen belirtmek isterim. Birincisi
öfke kontrolünü devre dışı bırakır. ikincisi bağışıklık sistemini zayıflatır.
Üçüncüsü dikkati zayıflatır. O zaman virüsten koruma ile eş zamanlı
olarak yerine getirilecek görev; kaygı düzeyini düşürmek ve çocukları kaygıdan
da korumak olmalıdır.
Sesli düşünelim. Sabah ailenin bir kalkma saati olmalıdır. Herkes
kafasına göre uyanıp farklı farklı zamanlarda kalkmamalıdır. Eğer anne veya
baba birisi evden çok erken sayılabilecek saatlerde çıkmıyorsa onunla sabah
kahvaltısını birlikte hazırlayıp yapmaya göre kalkış saati belirlenebilir. Önemlisi evde sabah kalkıldığı anda herkes birbirine günaydın diyerek güne başlanmalıdır.
Yatağından kalkan herkesin ilk işi yatağını düzeltmek olmalıdır. Herkes pijamalarını
katlayıp yerine koymalı veya askısına asmalıdır. Kişisel bakımlarını çocukların
kendilerinin yapmaları özendirilmeli ve büyükler bütün bu çalışmalara nezaret
etmelidir. Kahvaltıdan başlanarak yemeklerin hazırlanması, masanın
kurulması ve sonrasında toplanmasına çocuklara yapabilecekleri görevler
verilmeli, aileye destekleri ve katkılarının önemine dikkat çekilmeli ve
onlarla gurur duyulduğu hissetirilmelidir. Arkası yarınlı kitap okuma
saatlerimiz olmalıdır. Müzik dinleme ve çalışma saatlerimiz olmalıdır.
Toplumsal bir sorumluluğumuz var. Evde kalmamız gerekiyor. Çok doğal
olarak çocuklar dışarı çıkmak isteyebilir. "Hayır çıkmayacağız" söylemi yerine evde alternatifler oluşturmalıyız.
Dışarı çıkma yerine “balkonda “…lardan kule yapalım”, “Salonda dikkat
geliştirici oyunlar oynayalım”, ”İsim şehir oynayalım”, “El becerileri
geliştirici hamurdan heykeller yapalım”, “Makarnalar boyayalım” . “Açık uçlu
sorulara cevaplar arayalım”, Eldeki atık materyallerle “ , ,zürafa,
ördek gibi hayvanları
3 boyutlu çalışalım”,Arvin Gupta’nın eğitim araçları yapım
videolarını izleyelim. “Deneylerle öğreniyorum”, gibi Tv programlarının yayın
saatlerini öğrenelim. Günlük plana alaım ve saati geldiğinde izleyelim. “Saklambaç oynayalım.” her gece söz gelimi saat 20.30 da
gökyüzüne bakalım. Ay nasıl gözüküyorsa bir kenara tarih yazalım karşısına ay
nasıl görülüyorsa çocuğumuz ayrı biz ayrı resmini çizelim. 30 gün sonra ilk
resimden başlayarak bu resimleri tek tek gözden geçirelim. Ay’ın üç halini
bizzat gözleyerek öğrenmiş oluruz. Çocuklarımıza; “ kuşlar uçarken ayaklarını
nasıl tutarlar neden” ? diye bir soru
soralım. Balkondan uçan kuşları gözlemek için ortam yaratalım. Uçan her kuşun
cinsini de birlikte öğrenelim. Her yaş için farklı ama biz ilkokul, ortaokul
çağı için söyleyelim onlarla oyunlaştırarak matematik çalışalım. “bir muz ile 2
domates, 2 domatesle dört salatalık onunla da 8 çilek alabilirim” bunu
uygulamalı olarak yapalım… Gölde yüzen ördekler vardı. Birisi ikisinin önünde,
birisi ikisinin arkasında, birisi ikisinin ortasında acaba gölde yüzen kaç
ördek vardı” Bu gibi sorular hazırlayalım, önce düşünmelerini sağlayalım, sonra çalıştığımız üç boyutlu örneklerle
uygulamasını yapalım. Özellikle akşam saatlerinde Anne ve babalarınızın size
anlatıp aktardığı masal hikaye ve anıları çocuklarımızla paylaşalım. MEB in eğitim takvimini telefonlarımıza indirelim her gün için orada paylaşılan bilgileri birlikte okuyalım okuduklarımızı çocuklarla konuşalım. Sorulara cevaplar arayalım. Birlikte
olduğumuz saatlerde: dayanışma ruhu ve birlikte zorluklarla savaşmanın gücünü hissettirelim. Atı zorla çeşmenin başına götürebilirsiniz ama at istemediği sürece ona zorla su içiremezsiniz. Amacınız su içirmekse ona su ihtiyacını hissettirmelisiniz. Bunun için elinize bir avuç tuz veya şeker alır ata yalatırsanız bir süre sonra çeşmeden başını alamayacaktır. İnsanın da bir şeyi öğrenmesini istiyorsanız ona öğrenmesini istediğiniz şeyi ihtiyaç hissettirmelisiniz. İnsan ihtiyaç hissettiği hen ne olursa olsun ona ulaşmak ve onu elde etmek için tüm gücünü son limitine kadar kullanır. Bu unutulmamalıdır. Aksi taktirde yapacağınız her çalışma en çok çocukları sonrasında da sizi yoracaktır.
Bu ve benzer çalışmalarla bu olumsuz ve karamsar günleri olumlu sonuçlar doğuracak şekilde değerlendirebiliriz. İşte bunun için "bir musibet bin nasihatten iyidir" denilmiş belki de. Hıfzı Yetgin. 23.03.2020
Bu ve benzer çalışmalarla bu olumsuz ve karamsar günleri olumlu sonuçlar doğuracak şekilde değerlendirebiliriz. İşte bunun için "bir musibet bin nasihatten iyidir" denilmiş belki de. Hıfzı Yetgin. 23.03.2020