19 Ekim 2023 Perşembe

CUMHURİYETİMİZ 100 YAŞINDA

CUMHURİYETİMİZ 100 YAŞINDA    Hıfzı Yetgin 

 Gururluyuz. Cumhuriyetimiz 100 yaşında. Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yılında kutlamak için cumhuriyetçiler dünyanın her köşesinde alanlarda, salonlarda uygun bulduğumuz her mekânda toplanıyor ve değerlendirmeler yapıyoruz. Böylesine önemli bir tarihte, bir yandan Cumhuriyetin önemini, bir yandan da Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamak hepimiz için yaşamsal önem taşımaktadır. Yazının yazılma amacını da bu cümle oluşturmuştur.

13. yüzyılda kurulup 20. yüzyılda çöken Osmanlı İmparatorluğu’nda monarşi, teokrasi ve feodalizm geçerliydi. Başka bir deyişle Osmanlı’da egemenlik, padişahta, ruhban sınıfında, toprak ağalarında ve mütegallibede idi. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte egemenlik, padişahtan, halifeden, şeyhülislamdan, ulemadan, tarikattan, cemaatten, toprak ağalarından, efendilerden, beylerden alınıp halka devredildi. Toprak reformunun gerçekleştirilememesi nedeniyle iktidardan uzaklaştırılmış olmalarına rağmen güçleri kırılamadığı için Cumhuriyet karşıtı odaklar, daha Cumhuriyet’in kurulma süreciyle birlikte, Cumhuriyet yönetimini yıkmak için hep devrede oldular. Bugün Dünyada ve Yurdumuzdsa yaşadığımız tüm olaylar bunu iyice doğrulamaktadır. Bu cümleden olarak Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrimler ve laiklik ilkesinin önemini de çok iyi anlamamız gereken günlerde olduğumuzda bilinmelidir..
Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nda iki farklı odağa karşı iki farklı mücadeleyi ulusu ile birlikte eş zamanlı olarak yürütmüştür. Bunların birincisi işgalci emperyalizme karşı ulusal bağımsızlık mücadelesidir. İkincisi de saraya karşı ulusal egemenlik bir anlamda demokratikleşme mücadelesidir. Atatürk bu mücadeleleri halkıyla birlikte aklın ve bilimin yol göstericiliğinde gerçekleştirmiştir. Yani Cumhuriyetimiz Ulusal, Demokratik ve Halkçı bir özellik taşır.
Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı boyunca her adımında milli iradeye dayanmış, milli iradeye vurgu yapmıştır. “Milli iradeyi etkin, milli kuvvetleri hâkim kılmak esastır” demiştir. Amasya Genelgesi, Erzurum Kongresi, Sivas Kongresi ve TBMM açılır açılmaz dile getirdiği “Meclisin üstünde hiçbir güç ve kuvvet yoktur” kararı bunun en önemli belgesidir. İşte bu kararlılığın sonucunda da olması gereken gerçekleşmiş 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyetimiz ilan edilmiştir.
Peki 100. yaşını kutladığımız bu bizim Cumhuriyetimiz nasıl bir Cumhuriyet’tir?
Bizim Cumhuriyetimizin temelinde “tam bağımsızlık”, “ulusal egemenlik” ve “çağdaşlık” vardır. Cumhuriyetimizin en önemli özelliği ise laikliğidir. Atatürk'ün ifadesiyle “Cumhuriyetimizin karakteri laikliktir.”
Tam bağımsızlık için önce Kurtuluş Savaşı kazanılmış, ardından Lozan'da kapitülasyonlar kaldırılarak, Osmanlı’nın ekonomi, hukuk, eğitim, kültür ve siyaset alanlarındaki çağ ile bağdaşmayan uygulamalarına son verilmiştir. Cumhuriyetimiz, halkına “kulum” diye hitap ederek kendisini Tanrının dünya üzerindeki temsilcisi kabul eden, yüzlerce yıllık, metruk binaya dönmüş sultanlık ve halifelik rejimine son vermiş, “Kayıtsız koşulsuz ulusun egemenliğini” gerçekleştirmiştir.
Atatürk, 1920'de üzerine hiçbir gücün etkisi ve gölgesi yansımayan halkın temsilcilerinden oluşan TBMM'ni toplamış, bu meclisle birlikte vatanın kurtuluşunu gerçekleştirmiştir. Ardından nefes kesen bir hızla:
Egemenliği kayıtsız koşulsuz millete veren 1921 Anayasa'sının kabulü sağlanmış,
1922’de Saltanat Kaldırılmış,
1923’te İzmir İktisat Kongresi’ni toplamış, demokrasinin yolunu açmak amacıyla CHP kurulmuş, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Cumhuriyet’in ilanından sonra aydınlanma hareketleri daha da hız kazanmıştır.
1924’te halifelik kaldırılmış, Öğretim Birliği Kanunu çıkarılmış,24 Anayasası kabul edilmiştir.
1925 yılında Aşar Vergisi kaldırılmış, Şapka ve Kıyafet Devrimi gerçekleştirilmiş, Tekke ve Zaviyeler kapatılmıştır.
1926’da Medeni Kanun kabul edilmiş,
1928’ de Harf Devrimi,
1933’de üniversite reformu ve Soyadı Kanunu çıkarılmış,
1934’te de kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bu adımla Türkiye'de laikliğin ve demokrasinin çok önemli bir altyapısı hazırlanmıştır. Bu yönüyle Cumhuriyet aynı zamanda bir kadın hakları devrimidir.
Cumhuriyetimiz ümmetten “Ulus”, kuldan “Yurttaş” yaratmıştır. Osmanlı'da padişahın “kulu” olan halk, Cumhuriyetle “yurttaş” olmuştur. Cumhuriyetimiz vatandaşları arasında fırsat eşitliğinin de yollarını açmıştır. Cumhuriyetin yarattığı bu “eşitlik ortamı” ve “olanaklar” sayesindedir ki Anadolu ve Trakya’nın herhangi bir köşesinde doğan halk çocukları liyakat temelinde ilerleyerek, Türkiye Cumhuriyeti'nde en üst makamlara kadar yükselebilmişler, milletvekili, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı olabilmişlerdir. Ayrıca da Cumhuriyetin sağladığı olanaklarla daha önce hayal bile edemeyecekleri öğretimleri gerçekleştirmişler ve pek çok makam ve mesleğin nitelikli sahipleri olmuşlardır.
Cumhuriyet Türk tanımını yaparken de ırkçılıktan uzak durmuş, etnik köken, din ve mezhep bağını değil, vatandaşlık bağını esas almıştır.
1924 Anayasasında tam olarak şöyle denilmiştir: “Türkiye'de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese ‘Türk' denir.” Bu tanımdan sonra artık Cumhuriyetimizin kültür kökleri, anayasamızda işaret edilen tarihimiz ve öz dilimiz olmuştur. Cumhuriyetimiz bir taraftan bizi, Osmanlı döneminde uyduruk bir dil ile koparıldığımız tarihimizle ve kültürümüzle buluşturmuş, diğer taraftan yüzyıl boyunca Arapça ve Farsçanın baskısı altında yok olmaya yüz tutan dünyanın en matematiksel dili olan Türkçemizi de kurtarmıştır.
Yukarıda da işaret ettiğim gibi Cumhuriyetimizin temelinde akıl ve bilim vardır. Çünkü büyük Atatürk akıl ve bilimin devrede olduğu her yerde aydınlanmanın gerçekleştiğini çok iyi bilmektedir. Yaygın eğitim seferberliklerinin yanında Cumhuriyetin en yaygın aydınlanma kurumları da okullar olmuştur. Bu okullar Cumhuriyetin çağdaş eğitim anlayışını akılcı, bilimsel, laik, ulusal ve karma eğitimle gerçekleştirmeye devam edeceklerdir. Yönümüz çağdaş uygarlığa dönüktür. Cumhuriyet edebiyat, resim, müzik, heykel, tiyatro gibi güzel sanatlarda da ilerlemeyi gerekli görmüştür: Öyleyse resmi, özel tüm okullar olarak görevimiz, her bakımdan çağdaşlaşmayı esas almak alacaktır. Okullar barışında kaleleri olacaklardır. Çünkü Atatürk'ün “Yurtta barış, Dünyada barış” sözü Cumhuriyetimizin evrensel ilkelerinden birisidir. Dünyanın hâlihazırda yaşadığı savaşlarda izlediğimiz politikaların gördüğü kabul bunun en kanıtlı belgeleridir.
Sevgili yurttaşlar,
Sonuç olarak, Türkiye'de tam bağımsızlığın, ulusal egemenliğin, demokrasinin, ulus bilincinin, fırsat eşitliğinin, özgürlüklerin, kadın haklarının, çağdaş hukukun, kültürün, sanatın, bilimsel eğitimin, barışın ve çağdaş yaşamın güvencesi laik cumhuriyettir.
Türkiye'yi ikinci yüzyıla taşıyacak vizyon da Atatürk'ün laik cumhuriyet vizyonudur.
Türkiye Cumhuriyeti'ni akıl ve bilimle kurup geliştiren Atatürk, “Benim manevi mirasım bilim ve akıldır... Beni izlemek isteyenler aklın ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.” demiştir.
Büyük Atatürk sana söz veriyoruz. “Senin manevi mirasçıların olmaya devam edeceğiz.” Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun. Yaşasın Cumhuriyet Devrimleri. Hıfzı Yetgin

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Kardeşim. Yüregine, kalemine sağlık. 100.yılına girerken umhuriyeti korumak ve kollamak temel görevimizdir. 38 yıllık ögretmenlik yaşamımda hep Atatürk İlkelerine bağlı, laik ve demokrat öğrenciler yetiştirdik. Bundan sonra görev yapan/yapacak olan tüm ögretmenlere düşen görev yüreğinde Cumhuriyet ve Atatürk sevgisi ile

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Premium Wordpress Themes