TÜRKÇEMİZE SAHİP
ÇIKALIM
Dedem Korkut'u,
Atam Bilge Kağan'ı, Kaşgarlı Mahmut'u, Şeyh Edebali'yi, Kadı Bedrettin'i, Yunus'u, Köroğlu'nu, Hoca Nasrettin'i, Evliya Çelebi’yi, Dadaloğlu'nu, Pir
Sultan'ı, Karacaoğlan'ı, Karamanoğlu Mehmet
beyi ne söyledilerse çevirmen olmadan anlıyorum.
Azerbaycanlı, Kazakistanlı, Kırgızistanlı, Özbekistanlı, Türkmenistanlı, KKTC.li, Uyguristanlı, Salarlı, Altaylı, Balkarlı, Başkurtistanlı, Çuvaşistanlı, Gagavuzyalı, Kırımlı, Tataristanlı,
Moğolistanlı, Macaristanlı, Bulgaristanlı kişiler tanıdım. Hepsiyle
de tane tane de olsa konuşunca anlaştım. Herkes söylediğimi anladı. Herkesin
söylediğini de Ben
anladım. Ama
Osmanlıca diye bir dilim, Osmanlıca diye yine bir alfabem olmadığı halde farsça
ve Arapça karışık bir alfabe ile sarayda konuşulan bir dil yaratılmaya
başlandı. Halk bu dile de, bu alfabeye de hiç ısınamadı. Israrla Türkçe
konuşmayı sürdürdü. Bu nedenle olsa ki; Osmanlı'nın yazdığını hiç, konuştuğunu da neredeyse
sıfıra yakın anlamıyorum.
Keşke
köklerimden ve kültürümden kopmasaydım. Alfabem Uygur olsaydı ya da Göktürk
olarak kalsaydı. Mustafa Kemal Atatürk de zaten değiştirmezdi.
Bu durumda Beni kökümden kültürümden kim
koparmış oluyor...
Bazı insanlarımızdan Cumhuriyete karşı zaman zaman Çin devrimi Çin alfabesine, Fransız Devrimi Fransız alfabesine
dokunmadı şeklinde eleştiriler geliyor. Cumhuriyet’in değiştirdiği alfabe uydurulmuş bir alfabe
idi, bizim alfabemiz değildi. Osmanlıca diye de bir dil zaten yoktu.
Dünyanın en mantıklı ve
matematiksel örüntüsüne sahip dili olan Türkçemize sahip çıkalım. Hıfzı Yetgin