20 Kasım 2011 Pazar

ÖGRETMEN SÖZCÜĞÜ BİLİMSEL TUTUMA SAHİP OLMAYI DA İÇERİR.

Çok doğal gibi görünen bir olgunun l630'lu yıllarda kopardığı gü¬rültüyü bugünün insaninin söylediği kadar tam kavrayabilmesi pek ko¬lay olmuyor. Bilimin ulaklığı noktada pek çok kişinin vanında Galileo'nun da büyük rolü olduğu bir ger¬çek. Galileo'nun "Herşeye rağmen dünya dönüyor" sözü vaptığı işe saygı duyan her insana örnek olması gerekir diye düşünmüşümdür.
Galileo'nun yaşamı bulunan doğruların söylenmesinin engellenmemesi gereğine de iyi bir örnektir. Yönetenlere de yönetilenlere de bu örnek mesaj oluşturur. Yine Galileo'nun yaşamı bilimsel tutuma sahip olabilme, bu tutuma sahip insanlar yetiştirebilmenin gereğine de örnek oluşturur
Dünyanın döndüğü gerçeğini her duyduğumda hem bir coşkuyu hem de bir utancı birlikte yaşarım. Bunun “ insan ol¬ma” özelliğinden kaynaklanan bir olgu olduğunu kavrayana kadar da epey huzursuzluk çekmişimdir. İnsanoğlu yaşamını sürdürür¬ken değişik sorunlarla karşılaşır. Bu sorunların üstesinden gelebilmek içinde yoğun bir uğraş verir. Kişi düşünebilme becerisini kazanabilmişse, bu so¬runların pek çoğunun üstesinden gelebilmekte zorlanmaz.. Tersi durumun vardığı durak başarısızlıktır. Mavi gezegenin hangi köşesine gidersen git uygun koşullarda 2 hidrojen 1 oksijeni birleştirdiğinde elde edeceğin sonuç kadar kesinlik taşır bu tespit de.
O zaman İnsan için uygun koşul faktörü devreye girmelidir. Nedir bu iş diyen olmaz ama ben eğitim diye söyleyivereyim yine de. İnsanları sorunlar karşısında başarılı kılmak birilerinin önemli görevi olmalıdır. Bu görevi söylemiş oldum az önce. İşte eğitim dediğimiz şeyin bunu sağlayabilme bilmesi, okulu hayatın kendisi durumuna getirebilmesine bağlıdır. Okul; bireyin toplum içerisinde yaşantısını sürdürürken sorunlarını çözebilme konusunda beceri kazandırabilirse görevini yerine ge¬tirebilir olur. Okulun başarısını değerlendirme de bu becerinin kazandırılması da eğitimin mihengini oluşturur.
Bu yaklaşım; bireyi sorumlu, özgür, yaratıcı, girişken ve teknoloji kullanan kıl¬manın da ön koşuludur. Bunun anlamı da öğrendiğinin içselleşmesidir. Zira kişi karşılaştığı sorunları çöz¬dükçe özgüveni de artar. Kendi kendisine, kendini yönet¬me konusunda bağışıklık kazanmış olur.

Okul çocuğa bilgi “kazandırırken “bu bilginin salt kuramsal olarak verilmesi ile kalmamalı, bu bilginin doğruluğunu kanıtlama konusunda da kişiye deneme olanakları tanımalıdır. Bu olanak tanınmadan kazandırılacak bilginin pek fazla bir anlam taşımayacağı gelinen 1991 yılında artık tartışmasız herkesçe de kabul edilmektedir. Kabul edilmesine kabul edilmektedir, ama hala kapağı açıl¬madık fen dolapları, raflarda duran deney araç ve gereçlerim ummak isterim ki senaryonun süsü değildir. Fen laboratuvarlarının sayısı az değildir. Bu araçlar çocuğa “öğrenmesini” istediğimiz şeyi kanıtlama fırsat ı yaratmalıdır.
Bu tarz bir çalışma düşünebilen, akıl yürütebilen insanların sayısının çoğalması sonucunu doğuracaktır ki “ Ben “bunu istiyorum. Bunun sağlanabilmesi önce öğretmenin bilimsel tutuma sahip olmasını zorunlu kılmaktadır. Okulun görevini yerine getirebilmesi; hem yönetim ve hem de öğretim kadrolannın bilimsel tutumlu olması ile mümkündür. Demokrasinin yerleşmesinden, yaşam koşullanın iyileştirilmesine kadar pek çok sorunun sağlıklı çözüme kavuşturulmasının gizi; bu iki söz¬cüğün taşıdığı anlamdır. Bu gizin illegaliteden kurtarılacağı günleri görecektir yurdum.
Bilimsel tutuma sahip kişi: sürekli olarak incelemeci, araştır¬macı bir yaklaşım içerisinde bulunur. Beyninin kapılarını ye¬ni keşiflere açık tutar. "Fikri Sabitlik” içerisinde değildir. Bilgiyi deneme eğilimindedir. Dünya’ya hep siyah yada hep beyaz olarak bakmaz. Başka renklerin de arayışı içerisindedir. Yaşamı mutlakalar üzerine oturtmaz. Bilir ki mutlakalar üzerine inşa edilmiş görüş ve düşünceler de mutlaka yanlışlar vardır.
Bilimsel tutuma sahip kişi tez, antitez ve sentez süreçlerini kapsayan bir yöntemi kullanma kararlılığındadır. Her teze bir antitezle yaklaşır. Bu çelişmeden, bunlar arasındaki tartışmadan bir senteze ulaşır. Ulaştığı bu sentezi de bir tez olarak kabul eder. Onun da bir antitezi olduğunu düşünür. İla nihaiye bu yöntemi kullanır. Gerçeğe yaklaşmaya çalışır. Bu vöntemi kullanabilen birisi de herhalde doğruya daha yakın duracaktır. Tamamda Kişi salt bu yöntemle de kendisini sınırlamamalıdır. Tümden gelim ve varım yöntemlerini de beyin gelişimine yapacağı yatırımlar olarak görmelidir. Gözleme de önem vermelidir. Zira bilim görülebilen, gözlenebilen durumlardır. İleri sürülen tez ile gözlem sonuçlan tutarlılık gösterirse tez değer kazana¬caktır. Bilimsel tutuma sahip olma özelliği, öğretmen de bulunması gereken tek özellik de olamaz. İnsan yetiştirme işiyle uğraşan kişi de bu özellik tek basma elbette yeterli değildir. Ama bulunması da olmazsa olmaz bir özelliktir. Ama bu özelliğin yanısıra öğretmende ; bu özelliği öğrencilerine davranış olarak kazandırma kararlılığı da bulunmalıdır.
Bu özelliğin kazanılabilmesi, bu özellik ile özdeşleşilebilmesi ilk günden itibaren öğretmenin bu ka¬rarlılık içerisinde bulunması ile mümkündür. İnsanoğlu bu tu¬tumu binlerce yıllık birikim, binlerce yıllık tecrübe birikimine rağmen henüz talimatsız gösterebilir değildir. Gösterebilir olması kolay olarak da algılanmamalıdır. Bizi Fırat’tan Harran’a kadar iğne ile kazılacak bir tünel projesi beklemektedir.
Öğretmenlerimiz de bu tutuma sahip olanların sayıları art¬tıkça, coğrafyamızın gelişmişlik düzeyi de geometrik bir artış gösterecektir.
Hıfzı Yetgin/1991 Şanlıurfa şimdi Burdur.

0 yorum:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Premium Wordpress Themes